Yazı Boyutu:
Adabelenliler Tarihini Geri İstiyor
Ortaklar Köy Enstitüsü, 16 Ağustos 1944 tarihinde Ortaklar yakınlarındaki Adabelen Tepesi olarak bilinen 1840 dekar arazi üzerine temeli atılmış ve 1945-1946 Eğitim-Öğretim yılında Kızılçullu Köy Enstitüsü'nden gelen Aydın ve çevresi doğumlu öğrencilerle eğitim ve öğretim hayatına başlamıştı.
Okulda, 1954 yılına kadar 5 yıllık "Köy Enstitüsü Programı" uygulanmış, daha sonra 6234 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucu 6 yıllık İlköğretmen Okuluna dönüştürülmüştü.
1974-1975 Eğitim ve Öğretim Yılında ise Öğretmen Lisesine dönüştürülmüş, 9 Ocak 1976 tarihinde okulun bünyesinde Sınıf Öğretmeni yetiştiren 2 yılık Eğitim Enstitüsü açılmış, daha sonra bu kurum kapatılmıştı.
Köy Enstitüleri, Kurtuluş mücadelesi ile bağımsızlığını kazanan ülkemizde gerçekleşen eğitim hamlesinin en önemli parçalarından birisi olmuştur. Tarımsal üretimden enstrüman çalmasına, duvar örmekten pedagojik eğitime kadar çok yönlü eğitim veren Köy Enstitüleri, eğitimin yanında topyekûn kalkınma hamlesinin kıvılcımı olmuş, milletin cahil bir toplumdan bilgili topluma geçişini hızlandırmıştır.
Kendi okullarını kendileri yapan, kendi yağları ile kavrulan, sadece öğrencilere değil, çevre halkına eğitim veren Köy Enstitüleri, ülkenin makus talihinin değilmesinde öncü olmuştur.
Köy Enstitüleri olarak eğitime başlayan ve günümüzde Fen Lisesi olarak eğitim öğretim hayatını sürdüren bu okul, süreç içerisinde adeta yıkıma uğradı.
Şimdilerde okula gittiğinizde büyük kısmının Organize Sanayi Bölgesine verildiğini, kullanılmayan binaların çatılarının çöktüğünü görürsünüz. Bazı bina duvarlarında, “Aydın Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından koruma altına alınmıştır” yazısını görünce içiniz burkulur. Bu binalarda eğitim görenlerin anılarının yok olduğunu görmek sizi değişik duygulara yönlendirir. Binalar harap, çatıları çökmüş, kapıları kırılmış, camlarının yerinde yeller esiyor, içleri pislik içinde. Sözde bu binalar koruma altında. Korunacak halleri kalmamış gibi, sanki ilgililer bu binaların tamamen göçmesini bekliyor.
Bataklıktı burası, burada okuyan öğrenciler, eğitmenleri ile birlikte burada bir mucizeye imza atmışlardı. Tıpkı bağımsızlık mücadelesindeki başarı gibi. Binalar kısa sürede büyük bir emekle ortaya çıkmış, daha yapım aşamasında eğitim öğretim başlamıştı. Okul kısa sürede sadece Aydın için değil, bölgenin önemli bir eğitim ve kültür merkezi haline gelmişti.
Bu eşsiz binalar; her şeyiyle pırıl pırıldı bir zamanlar, içleri ve çevresi cıvıl cıvıldı. Birçok köy enstitülü, öğretmen okullu ve öğretmen liseli binlerce genç bu binalarda büyüdüler, okudular, öğretmen oldular.
Bu binalar onlar için bina olmanın çok ötesindeydi. Onlar bu binalarda yurt sevdasını, Cumhuriyet aşkını, halkına hizmet için savaşma kararlılığını öğrendiler, aynı kararlılıkla toplumu eğitmek ve kalkındırmak için “Türk Bayrağının dalgalandığı her yer bizimdir" diyerek koşarak gitmişlerdi Anadolu’nun dört bir yanına.
Bu okulun taşıdığı özellik nedeniyle günümüzde, Kültür bakanlığınca Türkiye’nin 100 tarihi okulu arasına alınmış olması yerinde olmuştur.
Ancak binaları ve okulun arazisinin son durumunu görünce bu binaların yıkıma terk edileceği duygusu ağır basıyor. Ülkenin zor zamanlarında binlerce öğretmen yetiştirmiş, çocuk yaştaki öğrencilerin emeğiyle ortaya çıkmış bu yapıları yıkıma terk etmek hangi devlet anlayışıyla, hangi insan vicdanıyla açıklanır? Bu bir kültürel erozyon, kendi kültürüne yabancılaşma, geçmişi silme çabası değil midir?
Tüm bunlara karşın, bu okuldan mezun olanlar, anılarına sahip çıkmak isteyen Adabelenliler, okul belleğini canlı tutmak, geçmişe bir köprü kurmak ve bu kültür mirasına sahip çıkmak için yıllardır uğraşıyor. Okullarını yok olmaktan kurtarmak, için mücadele ediyorlar. Tek istedikleri manevi destek ve ellerinden tutulması.
Okullarını, daha doğrusu anılarını kurtarmak için yeni çözümler peşine düştüler. Yıkıntılar arasında restore edip anılarını yaşatacak bir bina buldular. Hiç olmazsa, “Burada seksen yıl önce öğrenci emeğiyle, alın teriyle kurulmuş bir okul vardı” gerçeğini yansıtacak bir yol aradılar. Bunu buldular da, eski yıllarda bir kısmı yatakhane ve bir kısmı derslik olarak kullanılan, sırtını çam ağaçlarına dayamış olan revir binası bu iş için çok uygundu.
Bu revir binasında okulun tarihini içeren ve yıllardır bodrum katındaki nemli bir odaya konulmuş olan eşya, alet, edevat, belge ve arşivlik dosyalar sergilenebilirdi. Bir anı evi ya da müze olarak düzenlenecek bu binayı, aynı zamanda halen okuyan öğrenciler kullanabilirdi. Adabelenliler olarak bu binanı restorasyonunu üstlendiler. Bina otantik yapısı korunarak yenilenecekti. Büyük bir hevesle kolları sıvadılar.
O dönemde Aydın kültür varlıkları koruma kurulundan alınan izinle harabe görünümlü revir binası belirli ölçülerde düzenlendi. İçine konulacak masalar, sandalyeler alındı, neredeyse hizmete açılacak konuma geldi. Ancak hevesleri kursaklarında kaldı. Çünkü tam da bu aşamada, gerçekleşen yöneticiler değişti. Girişimleri engellendi ve çabaları yarım kaldı.
Şimdi burada Aydın Valiliği, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Germencik Kaymakamlığı, Germencik Belediye Başkanlığı, Germencik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü gibi kurumlara büyük görev düşüyor. Herkes elinden geleni yaparsa kısa sürede okul yerleşkesinin harabe olmaktan kurtarılması, öncelikle eğitim amaçlı olarak değerlendirilmesi ve gerçek bir kültür mirası olarak korunması mümkün olacaktır. Geçmişimize sahip çıkmak, milli belleğimizi taze tutmak hepimize düşen ulusal bir görevdir. Burada oluşturulacak bir eğitim müzesi çok şeye ışık tutacak, Aydın eğitimine güç katacaktır. Haydi, hep birlikte güzel günlere.
"Çok az müzesi olan bir ülke hem maddi, hem de ruhsal açıdan fakirdir. Tiyatrolar ve kütüphaneler gibi müzeler de özgürlük için bir araçtır." (Wendy Beckett)
Ortaklar Köy Enstitüsü, 16 Ağustos 1944 tarihinde Ortaklar yakınlarındaki Adabelen Tepesi olarak bilinen 1840 dekar arazi üzerine temeli atılmış ve 1945-1946 Eğitim-Öğretim yılında Kızılçullu Köy Enstitüsü'nden gelen Aydın ve çevresi doğumlu öğrencilerle eğitim ve öğretim hayatına başlamıştı.
Okulda, 1954 yılına kadar 5 yıllık "Köy Enstitüsü Programı" uygulanmış, daha sonra 6234 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucu 6 yıllık İlköğretmen Okuluna dönüştürülmüştü.
1974-1975 Eğitim ve Öğretim Yılında ise Öğretmen Lisesine dönüştürülmüş, 9 Ocak 1976 tarihinde okulun bünyesinde Sınıf Öğretmeni yetiştiren 2 yılık Eğitim Enstitüsü açılmış, daha sonra bu kurum kapatılmıştı.
Köy Enstitüleri, Kurtuluş mücadelesi ile bağımsızlığını kazanan ülkemizde gerçekleşen eğitim hamlesinin en önemli parçalarından birisi olmuştur. Tarımsal üretimden enstrüman çalmasına, duvar örmekten pedagojik eğitime kadar çok yönlü eğitim veren Köy Enstitüleri, eğitimin yanında topyekûn kalkınma hamlesinin kıvılcımı olmuş, milletin cahil bir toplumdan bilgili topluma geçişini hızlandırmıştır.
Kendi okullarını kendileri yapan, kendi yağları ile kavrulan, sadece öğrencilere değil, çevre halkına eğitim veren Köy Enstitüleri, ülkenin makus talihinin değilmesinde öncü olmuştur.
Köy Enstitüleri olarak eğitime başlayan ve günümüzde Fen Lisesi olarak eğitim öğretim hayatını sürdüren bu okul, süreç içerisinde adeta yıkıma uğradı.
Şimdilerde okula gittiğinizde büyük kısmının Organize Sanayi Bölgesine verildiğini, kullanılmayan binaların çatılarının çöktüğünü görürsünüz. Bazı bina duvarlarında, “Aydın Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından koruma altına alınmıştır” yazısını görünce içiniz burkulur. Bu binalarda eğitim görenlerin anılarının yok olduğunu görmek sizi değişik duygulara yönlendirir. Binalar harap, çatıları çökmüş, kapıları kırılmış, camlarının yerinde yeller esiyor, içleri pislik içinde. Sözde bu binalar koruma altında. Korunacak halleri kalmamış gibi, sanki ilgililer bu binaların tamamen göçmesini bekliyor.
Bataklıktı burası, burada okuyan öğrenciler, eğitmenleri ile birlikte burada bir mucizeye imza atmışlardı. Tıpkı bağımsızlık mücadelesindeki başarı gibi. Binalar kısa sürede büyük bir emekle ortaya çıkmış, daha yapım aşamasında eğitim öğretim başlamıştı. Okul kısa sürede sadece Aydın için değil, bölgenin önemli bir eğitim ve kültür merkezi haline gelmişti.
Bu eşsiz binalar; her şeyiyle pırıl pırıldı bir zamanlar, içleri ve çevresi cıvıl cıvıldı. Birçok köy enstitülü, öğretmen okullu ve öğretmen liseli binlerce genç bu binalarda büyüdüler, okudular, öğretmen oldular.
Bu binalar onlar için bina olmanın çok ötesindeydi. Onlar bu binalarda yurt sevdasını, Cumhuriyet aşkını, halkına hizmet için savaşma kararlılığını öğrendiler, aynı kararlılıkla toplumu eğitmek ve kalkındırmak için “Türk Bayrağının dalgalandığı her yer bizimdir" diyerek koşarak gitmişlerdi Anadolu’nun dört bir yanına.
Bu okulun taşıdığı özellik nedeniyle günümüzde, Kültür bakanlığınca Türkiye’nin 100 tarihi okulu arasına alınmış olması yerinde olmuştur.
Ancak binaları ve okulun arazisinin son durumunu görünce bu binaların yıkıma terk edileceği duygusu ağır basıyor. Ülkenin zor zamanlarında binlerce öğretmen yetiştirmiş, çocuk yaştaki öğrencilerin emeğiyle ortaya çıkmış bu yapıları yıkıma terk etmek hangi devlet anlayışıyla, hangi insan vicdanıyla açıklanır? Bu bir kültürel erozyon, kendi kültürüne yabancılaşma, geçmişi silme çabası değil midir?
Tüm bunlara karşın, bu okuldan mezun olanlar, anılarına sahip çıkmak isteyen Adabelenliler, okul belleğini canlı tutmak, geçmişe bir köprü kurmak ve bu kültür mirasına sahip çıkmak için yıllardır uğraşıyor. Okullarını yok olmaktan kurtarmak, için mücadele ediyorlar. Tek istedikleri manevi destek ve ellerinden tutulması.
Okullarını, daha doğrusu anılarını kurtarmak için yeni çözümler peşine düştüler. Yıkıntılar arasında restore edip anılarını yaşatacak bir bina buldular. Hiç olmazsa, “Burada seksen yıl önce öğrenci emeğiyle, alın teriyle kurulmuş bir okul vardı” gerçeğini yansıtacak bir yol aradılar. Bunu buldular da, eski yıllarda bir kısmı yatakhane ve bir kısmı derslik olarak kullanılan, sırtını çam ağaçlarına dayamış olan revir binası bu iş için çok uygundu.
Bu revir binasında okulun tarihini içeren ve yıllardır bodrum katındaki nemli bir odaya konulmuş olan eşya, alet, edevat, belge ve arşivlik dosyalar sergilenebilirdi. Bir anı evi ya da müze olarak düzenlenecek bu binayı, aynı zamanda halen okuyan öğrenciler kullanabilirdi. Adabelenliler olarak bu binanı restorasyonunu üstlendiler. Bina otantik yapısı korunarak yenilenecekti. Büyük bir hevesle kolları sıvadılar.
O dönemde Aydın kültür varlıkları koruma kurulundan alınan izinle harabe görünümlü revir binası belirli ölçülerde düzenlendi. İçine konulacak masalar, sandalyeler alındı, neredeyse hizmete açılacak konuma geldi. Ancak hevesleri kursaklarında kaldı. Çünkü tam da bu aşamada, gerçekleşen yöneticiler değişti. Girişimleri engellendi ve çabaları yarım kaldı.
Şimdi burada Aydın Valiliği, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Germencik Kaymakamlığı, Germencik Belediye Başkanlığı, Germencik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü gibi kurumlara büyük görev düşüyor. Herkes elinden geleni yaparsa kısa sürede okul yerleşkesinin harabe olmaktan kurtarılması, öncelikle eğitim amaçlı olarak değerlendirilmesi ve gerçek bir kültür mirası olarak korunması mümkün olacaktır. Geçmişimize sahip çıkmak, milli belleğimizi taze tutmak hepimize düşen ulusal bir görevdir. Burada oluşturulacak bir eğitim müzesi çok şeye ışık tutacak, Aydın eğitimine güç katacaktır. Haydi, hep birlikte güzel günlere.
"Çok az müzesi olan bir ülke hem maddi, hem de ruhsal açıdan fakirdir. Tiyatrolar ve kütüphaneler gibi müzeler de özgürlük için bir araçtır." (Wendy Beckett)
Mustafa Özmen
Aydın'ın eğitim ve kültür tarihinde önemli bir yeri olan Ortaklar Köy Enstitüsü ve öğretmen okulu ve öğretmen lisesi şimdilerde ortaklar Fen lisesi mezunları için bir anı evi kurulması idealimizdir.Katkılarınız için adabelenliler adına yürekten teşekkürler.